Ayşegül Alemlerde
Biri düştüğünde neden güleriz? Geçen gün tanıdığım biri herkesin gözü önünde düştü. Özene bezene seçtiği elbisesi ve stilettosuyla pat diye çamura kapaklanıverdi. Görenler kahkahalara boğuldu. Böyle anlatınca acımasız geliyo di mi? Sen de olsan gülerdin eminim.
Biri düştüğünde neden güleriz? Senin itiraf etmeye cesaretin yoksa ben söyleyeyim. Başkalarının felaketlerinden gizli gizli zevk alırız. İyi ki benim başıma gelmedi deriz. Belki de hak ettiğini düşünürüz. Dikkat etmedi, önüne bakmadı, zaten kendine ve yüksek topuklarına fazla güvendi…
(Peki sen düşersen n’aparsın? Hemen toparlanıp ayağa mı kalkarsın? Ya da önce kendin gülüp haline eğlenenlerin hevesini kursağında mı bırakırsın? )
Ayağa ne kadar çabuk kalkarsan kalk, bir daha o yüksek topuklara asla güvenmezsin. Geçen gün tanıdığım bir kız herkesin gözü önünde düştü. Sonra biri kulağıma fısıldadı; ‘Bil ki düşmek değildir insanları üzen.. elinden tutar gibi yapıp aslında itenlerdir insanı hayata küstüren…’
Düşen ise can acısı ve utançla ayağa kalkmaya çalışırken bazen biri elini uzatır. Elinden tutar gibi yapar ama aslında daha da hızlı iter.
Morluklar geçer. Utanç unutulur belki. Ama en kötü hasar kalır. Artık hiç kimseye güvenemeyeceksin